Ana içeriğe atla

Sandık


Anayasa referandumuna 4 gün kala bu notu düşme nedenim daha çok ülkenin geleceğine ilişkin artan karamsarlığım. Yine de 'kurtuluş, düze çıkış' senaryolarını tartışmaktan kendimi alamıyorum.

Araştırma şirketlerinin sonuçlarına hiç bir zaman itibar etmek istemedim. Nedenlerim daha çok sezgisel ve elde ettikleri sonuçları sunuş şekilleriyle ilgili.

Araştırma şirketlerinin 16 Nisan sonuçları evet ve hayır arasındaki farkın çok az olduğunu söylüyor.

Neredeyse her araştırma sonucunda 10-15 puan arasında bir kararsız seçmen olduğunu da buraya not edelim.

Yüksek beklenti sonucun ne olursa olsun farkın az olacağına işaret ediyor. Bence Türkiye için en riskli durum da bu. Sandıktan az farkla ne çıkarsa çıksın, Türkiye 17 Nisan sabahı büyük bir bilinmezliğe uyanır.

Beni umutlandıracak sonuç ise bambaşka:

Sandıktan "yüksek farkla çıkacak her sonuç" objektif olarak Türkiye için iç riskleri azaltmak anlamına gelir. En başından bu yana bu fikirdeyim. Referanduma dört gün kala hala aynı noktadayım.

Yüksek bir "evet" ya da "hayır", her şeye rağmen Türkiye toplumunun bir "ortak aklı" olduğuna işaret eder.

Bu ortak aklın varlığı her zaman en doğru karara işaret etmeyebilir. Yine de genel olarak Türkiye toplumunun ortak aklına inananlardan ve güvenenlerdenim. Şarkta ortak akıl yerine ortak sezgi/duygu, irfan demek belki daha doğru da olabilir, emin değilim...

Yüksek "evet"; Türkiye'nin iradesini herşeye rağmen Erdoğan'a bir süre teslim ettiği anlamına gelir. 17 Nisan sabahı Ak Parti ve Erdoğan'ın 'kaptanlığına' güvenmekten başka bir şans kalmaz. İç ve dış politikada önemli belirsizliklere gebe bu tercihin sonucu mutlaka "tarihin" konusu olur! Türkiye bu politik vizyonla ve Ak Parti'nin dünya ve ülke okumasıyla bir başarı mı elde eder yoksa tam tersi mi olur? Tarihin yazacağı bu serüven olur; öyle çok da beklemeyiz...

Yüksek 'hayır', Türkiye toplumunun hali hazırdaki iç ve dış politikasına ihtarı olur, güvensizliğinin ifadesi anlamına gelir. Hem iktidar hem de muhalefet diğer aktörler toplumun ortak aklının bu mesajından doğru sonuçları çıkarırsa, normalleşme sürecine adım atılabilir. Erken seçim kaçınılmaz olur. Erdoğan ve iktidar 7 Haziran sonrasında izlediği gerilimi yükseltme politikasını bir daha denerse,  sonuçları hepimiz için, Türkiye için felakete gebe olur. Bir toplumsal krizi daha çözememiş, zayıf,  askeri ya da bürokratik vesayete teslim olmuş 'toplumsu bir kalabalık' olmaya devam ederiz.

Baskın bir erken seçimdense, Ak Parti hükümetinin siyasi partiler kanunu ve seçim kanununda yapılacak değişiklerle Türkiye'yi bir seçime taşımasını tercih ederim. Oluşacak yeni meclisin önceliğinin Türkiye'yi geleceğe taşıyacak demokratik anayasa yapımı olması Türkiye'nin toplum olma vasıflarını arttırır.

Her iki düşük olsalıklı senaryoda da "bilinmezliği", yüksek beklentili senaryoya nazarla daha düşük görüyorum.

Yüksek sesli bir evet ya da hayır objektif olarak Türkiye'nin önünde diğerine göre arzu edilir tek sonuçtur.

Yüksek bir evet yerine yüksek bir hayırı daha olası görürüm. Yüksek bir eveti asla bir yenilgi olarak görmek doğru olmaz.  Ak Parti'nin ve Erdoğan'ın gerçeklikle olan bağına ait şüphelerim ise beni ziyadesiyle ürkütüyor.

Yalnızca bu nedenle, yüksek bir "Hayır" ı daha olası gördüğüm için, hiç bir sorunumuzu çözmeyeceğini bildiğim sandığa gidip "Hayır" diyeceğim.

HAMİŞ: Nerede okuduğumu hatırlamıyorum... Bir değerlendirme araştırma sonuçlarında görünen "kararsızların" büyük kısmının "Hayır" diyecek yurttaşlar olduğunu söylüyordu. OHAL şartlarında yapılan araştırmaların en başından sağlıklı sonuç vermeyeceğini düşündüğüm için, bu ifade bana da olası bir sürprizin sonucun tek nedeni olabilirmiş gibi geliyor. Yüksek bir "Hayır" düşük bir olasılık olarak değerlendirilse de, yüksek bir "Evet" e göre şansı daha yüksek görünüyor.  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Doğu-Batı Divanı

Gothe'nin divanında ele aldığı Doğu ve Batı'nın bizim bulunduğumuz yerden anladığımız coğrafyaları tanımlamadığını sanıyorum. Gothe'nin Doğu'su en iyi ihtimalle Anadolu topraklarında son buluyor, esas muhataplarını Balkanlar'da arıyordu. Herkes kendi Doğu'suna baktığı ölçüde, anlam kazanan ama bir o kadar da oynak bir işaretleme! Bugün oyun masasında eli en kuvvetli olan Batı'nın ise -en azından sömürgecilik döneminden sonra- bu oynaklık tartışmalarına çok da muhatap olmadığı ortada. ************ "Hayatta kalmak" izini sürebilir olduğumuz en eski güdülerimizden biri olsa gerek. En geniş anlamıyla insandan (homo sapiens), aynı coğrafyada yaşadığımız insanlara, ailemize ve son kertede kendimize değin, hayatta kalmaya çalışıyoruz. Türkiye coğrafyasında yaşayan insanlar, bugün de hayatta kalmak için bir çok soruya cevap arıyor, tercihlerde bulunuyor, bulunacak. ************ Türkiyeli ortodoks Marksistlerin, zamanında çok etkileyici olduğunu